MUTLULUK ÜZERİNE
Belki de yeryüzündeki insan sayısı kadar farklı anlam yüklenmiş olan şu bir kelimelik kavram üzerine ne çok düşünür dururuz… Hayatımızın bazı dönemlerinde mutlu değiliz diye yakınırız ya da hangi anlarda mutluydum diye o unutamadığımız, hayalimizde keyifli anlar olarak kalan zamanlara dönmeyi arzularız.
İnsanları neyin mutlu ettiği ve neden bazı insanların diğerlerinden daha mutlu olduğu tarih boyunca ilgilenilen bir konu olmuştur. Herkesin hayattan istediği şey olarak kabul edilen mutluluk, filozoflar tarafından insanı harekete geçirme niteliği olan en iyi ve kesin bir motivasyon kaynağı olarak görülmüştür. Erich Fromm “Erdem ve Mutluluk” adlı kitabında mutluluğun bireyin tüm kişiliğinin içerisinde bulunduğu durumun ifadesi olduğunu söylemiş ve mutluluğun insanın en büyük başarısı olduğunu vurgulamıştır. Mutlu olma hali insanın en büyük başarısıysa bu anlamda kendimizi ne kadar başarılı olarak tanımlayabiliyoruz?
1960’lı yıllardan itibaren kişisel mutluluğun, ne olduğu ve nedenleri üzerine araştırmalar yapılmıştır. Kimisi için para sahibi olmak, romantik bir ilişkiye sahip olmak, hasat zamanı tarladan iyi mahsul toplamak, barınacak bir evin olması, karnını doyurabilmek, sevdiklerinin yaşıyor olması; kimisi için dondurma yemek ya da iyi bir film seyretmek ve bir başkası için ise bir Tanrı’ya inanma beraberinde mutluluğu getirmektedir.
Bazı araştırmacılar, bireyin mutluluk seviyesinin genetik olarak önceden belirlenmiş olduğunu; bu nedenle de bireyin mutluluk seviyesinin değiştirilemeyeceğini savunmuşlardır. Dikkat çeken bir diğer nokta ise kısa vadede bireyin mutluluk seviyesi etkilenebilse de, uzun vadede bireylerin her zaman kendi sabit mutluluk noktalarına geri dönmeleridir (Lyubomirsky, Sheldon ve Schake, 2005). Brickman, Coates ve Janoff-Bulman (1978)’un bu görüşü destekleyen araştırma sonuçları vardır. Araştırma sonuçlarına göre piyango kazanan bireyler 1 yıl sonraki kontrollerde piyango kazanmadan önceki durumlarından daha mutlu değillerdir ve buna benzer olarak felç olan kişilerin 1 yıl sonrasında beklendiği kadar mutsuz olmadıkları görülmüştür. Bu sonuçlara paralel olarak daha yakın bir tarihte yapılan Myers (2000)’ ın araştırmasında ABD vatandaşlarının kişisel gelirlerinde son 50 yılda iki kattan daha fazla bir artış olmasına rağmen mutluluk düzeylerinin aynı kaldığı sonucuna ulaşılmıştır.
Araştırmacılar mutluluğun belirleyicileri olarak sabit mutluluk noktası (genetik yatkınlık), koşullar (çevremiz) ve bilinçli aktivite (bizim çabalarımız) olmak üzere 3 ana faktöre odaklanmışlardır. Yapılan araştırma sonuçlarına göre bireyin kişisel mutluluk oranının; %50’sini genetik özellikleri; %10‘unu koşulları, %40’ını bireyin bilinçli aktiviteleri oluşturmaktadır (Lyubomirsky v.d., 2005).
Yazımı mutluluk konusunun çarpıcı bir şekilde işlendiğini düşündüğüm yönetmenliğini Yann Arthus-Bertrand'ın yaptığı her biri eşsiz ve izleyenlerini derinden etkileyen hikayelerle dolu Human belgeseli ile sonlandırmak istiyorum.
Oluşumu yaklaşık üç yıl süren yapıtta 60 ülkede 2020 kişiyle görüşülmüştür. Bu kadar farklı coğrafyada farklı insanla yapılan görüşmeler, belgeselin çatısını oluşturduğu için haliyle röportajlarda 63 farklı dil konuşulmuştur. Yapılan röportajların ortak noktası yaşı, ülkesi, kültürü, dili, dini ne olursa olsun her konuşmacıya aynı sorular sorulmuş olmasıdır. “Mutluluk nedir, özgür hissediyor musunuz? Hayatın anlamı nedir? Yüzleşmek zorunda kaldığınız en zor durum nedir ve bu durumdan çıkardığınız dersler oldu mu?” gibi izleyenlere farklı bir bakış açısı kazandırabilecek sorular yer almakta.
Kendi mutluluk tanımınızı bulmanız ve mutlu olmanız dileğiyle…
Pınar ÇAKIR
KAYNAKÇA
Brickman, Philip, Dan, Coates, Ronnie Janoff-Bulman. 1978. Lottery Winners and Accident Victims: Is Happiness Relative?. Journal of Personality and Social Psychology. c. 36. s. 8: 917-927.
Lyubomirsky Sonja, Kennon M. Sheldon, David Schkade. 2005. Pursuing Happiness: The Architecture Of Sustainable Change. Review of General Psychology. c. 9. s. 2: 111–131.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder